18 Temmuz 2014 Cuma

Kutsal Ruh, Merkez Bankası ve Piyasaya İman

Geçen hafta Portekiz’de Banco Espírito Santo (BES ya da Kutsal Ruh Bankası!) üzerinden Avrupa’da spekülatif bir dalga oluştuğunu gözlemledik. Bir İspanyol Bankası’nın tahvil ihracından vazgeçmesi, Yunan tahvillerine talebin azalması ve Avrupa’da borsa düşüşleri ile birleşince yeni bir kriz başlangıcı düşüncesi görünür oldu. Ancak aynı günlerde finansal oynaklıklar sonrası görülen bir olgu olarak yine uluslararası piyasalar ve fonlardan Portekiz tahvillerine destekler de geldi.

Portekizin önemli bankasında yeni destek arayışları, CEO değişikliği (Portekiz Merkez Bankası’ndan transfer) vb.ye yol açan sorunlar sonrasında krizin geride kalmadığı ve Portekiz’in yeni bir çevrim sorunu yaşayabileceği düşüncesine karşın, bunun yan etkisi getirisi yükselmiş tahvillere uluslararası piyasada bir yönelimin yaşanıyor olması. Takiben yapılan açıklamalarla krizin kapsandığı düşüncesinin yaygınlaştırıldığını görüyoruz. Buna neden olan bazı gelişmeler var. Ancak piyasaya imanı güçlendirme amacındaki bu gelişmeler ve tepkiler yeni kırılganlıklar da yaratıyor.

Düşenin tahvilini al, para merkez’den geliyor

Wall Street Journal’ın basılı nüshasından takip edilebileceği üzere Avro Bölgesi krizi sırasında güçlenen bir eğilim, tahvil getirisi yükselmiş ve çeşitli sorunlar yaşayan (düşen - tökezleyen) ülkelerin tahvillerine bir yönelimin gerçekleşmesi. Satışları takiben kısa süre içinde bu tahvillere olan talep yükseliyor. Nitekim buna benzer hareketler nedeniyle Avrupa’da yüksek getirili tahvil piyasasının işlem hacmi son yılların en yüksek seviyesine çıkıyor.

Bu dalgalanmanın Portekiz’de ekonomin daralması ve Avro Bölgesi’nde ekonomik durgunluğa karşın finansal piyasalarda hafif bir sendeleme olarak algılanması ve kapsanmış bir sorun olarak alınıp satılmasının ardında Avrupa Merkez Bankası’nın para politikası ve hükümetlerin (ve merkez bankalarının) finansal sektör kuruluşlarına olan sonsuz desteği yatıyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) borç verme faizini % 0,15’te tutarak ve mevduat faizini negatife çekerek ekonomik canlanma için tedbirler almış ancak bunların da yetersizliği nedeniyle uzun vadeli hedefe yönelik bir kredi programı (targeted lending program) tasarımına gitmişti. Buna göre Eylül ayından itibaren Banka özel sektörü fonlaması koşuluyla Avrupa’daki bankalara dört yıllık vadelerle yaklaşık 700 milyar avro sunacak. Bu ucuz krediden faydalanmak için özel sektörü fonlamak (ekonomik canlanmaya katkıda bulunmak) yeterli. Bunu yerine getirmeyenler parayı geri ödeyecekler. Doğrudan özel sektöre desteği hedefleyen bu programın vaat ettiği desteğin 1 trilyon avroya kadar çıkması bekleniyor.

Nomura International’dan Nick Matthews adlı ekonomist durumu özetlemiş: "It's a generous scheme that doesn't attach too many strings to qualify for funding”. Dolayısıyla piyasaya para yağacak. Miktarsal genişlemeden farklı olarak doğrudan piyasadan varlıkların alınması değil, özel sektöre düşük faizli kredi temini anlamına gelen bu program bir gerçeği atlıyor: Finansal olmayan şirketlerin de yüksek miktarda finansal işlemlerde bulunduğu bir ortamda bu tarz bir ucuz kredi temini Bank for International Settlements’ın kısa bir süre önce yayımladığı uyarısını haklı çıkarırcasına bilanço düzeltmenin önünde engel oluşturacak ve hatta yeni balonlara yol açacaktır. Dolayısıyla Avro Bölgesi’nde esas sorun olan düşük büyüme (bu terimleri kullanacak olursak yeni "hasta adamlar" olarak Fransa ve İtalya) karşısında verilen tepki yeni sıkıntılar getirecek. Ancak bunun kısa vadeli etkisi bir büyüme beklentisi ve Portekiz kaynaklı dalgalanmanın mas edilmesi oluyor.

Portekiz krizinin kapsanmasındaki ikinci etken de Merkez Bankası aracılığıyla Portekiz’in Kutsal Ruh’unun kurtarılacağının duyurulması. Halihazırda ekonominin daralması ve yüksek işsizlikle boğuşan ekonomide bu kurtarmanın nasıl gerçekleşeceği, daha doğrusu bu yükün ne kadar olabileceği bir muamma. Ancak ilişkili şirketle ve holding yapısıyla bir banka olmaktan öte Portekiz ekonomisine kolları ahtapot gibi uzanan BES’in batması ilk elden Portekiz Telekom’u ile Brezilya Telekom şirketi Oi birleşmesini zora düşürmeörneğinde görüldüğü gibi geri dönerek ekonomiyi vurabilir. Bu nedenle de olsa gerek Banco do Portugal kollarını açtığını duyurdu ve büyük bir kurtarma operasyonuna kalkışabilir. Bu destek de yeni bir politik krizle taçlanmadığı ya da gösteri dalgasıyla karşılaşmadığı müddetçe krizin geride bırakılabileceği inancını yayıyor.

Ancak piyasaya imanın sınırları, kutsal addedilen piyasanın kendini düzelteceği inancının büyük tehlikeleri bulunuyor. Kemer sıkma politikaları, ücretlilerin hak kayıpları ve daha fazla neoliberalizmle kapıdan kovulan kriz, bacadan giriyor. 

10 Temmuz 2014 Perşembe

Sıradaki Kriz Gelsin: Bu Sefer Portekiz!

10 Temmuz günü Portekiz’in en büyük bankasının kağıtlarının borsada işlem görmesi askıya alınınca, Avrupa’da 2008’den beri hiç dinmeyen finansal dalgalanmalara bir yenisi daha eklendi. Konunun ekonomik ve politik yönlerine aşağıda değineceğim ancak Portekiz’deki gelişmelerin malum olanı bir kere daha ilan ettiğini baştan belirtmek gerekir: Kemer sıkma politikaları öldü, ancak cenazeyi kaldıracak "mezar kazıcılar" henüz ortada görülmediğinden durum giderek kötüleşiyor!
 
Ne Oldu?
Portekiz'de 2011 Nisan'da başlayan ve IMF-AB tarafından sağlanan 78 milyar avro ile desteklenen kurtarma paketi kısa bir süre önce sonlanmıştı. Bunun ardından başbakan Pedro Passos Coelho, finansal piyasalardan borçlanarak devam edileceğini açıkladı. Ancak bu duruma biri ekonomik diğeri politik iki gelişme eklenince, IMF-AB kredi şemsiyesinden henüz çıkan Portekiz'in durumu tehlikeli hale gelmeye başladı. Zira henüz krizin etkisi ortadan kalkmış değil. İşsizlik oranı düşüşe geçse de hala kriz öncesinin neredeyse iki katı seviyesine. Ekonomik büyüme ise hala yüzde 2'ler düzeyinde bile değil.

Kaynak: http://goo.gl/hyNYEb

Ekonomik Durum
İlk olarak ekonomik alanda yaşanan gelişmeye baktığımızda, sorunun merkezinde Portekiz'in en büyük bankası olan Banco Espirito Santo (BES) olduğunu görüyoruz. Finansal panik, bankanın sahip olduğu şirketlerden birinin hesaplarında 1.3 milyar dolarlık bir açığı usulsüz bir şekilde kapatıldığı spekülasyonu ile patlak verdi. Aslında sorun yeni değildi, BES'in bağlı bulunduğu holdinge ait şirketlerdeki sorunlar nedeniyle batabileceği korkusu Mayıs ayında ortaya çıkmış ancak Portekiz Merkez Bankası'nın garanti vermesiyle bu sorun geçici olarak çözülmüştü. Sonunda, BES merkezli spekülasyonlar arttı ve yüzde 19 oranındaki düşüşten sonra bankanın borsadaki kağıtlarının dolaşımı 10 Temmuz'da durduruldu.

Politik Durum
İkinci olarak siyasi duruma baktığımızda, koalisyon hükümetinin daha fazla kemer sıkma politikası uygulamaya mecali kalmadığını ve Maliye ve Dışişleri Bakanlarının istifalarının hükümeti sarstığını görüyoruz. Buna göre 2008 krizinin Avrupa'yı etkilemesi sonrasında iktidardan düşen sosyal demokratların yerine 2011'den sonra iktidara gelen mekez-sağ koalisyon hükümetinin temel misyonu AB-IMF tarafından önerilen kemer sıkma tedbirlerini hayata geçirmek idi. İki yılı aşkın zamandır harfiyen uygulanan programa rağmen ekonomik durumda kayda değer bir iyileşme olmaması istifaları tetikleyen önemli unsurlardan biri oldu.

 
Kaynak: http://goo.gl/F8xRkn

Kemer Sıkma Tedbirlerinin İflası
2011'de Portekiz'de kamu açığının milli gelire oranı yüzde (-) 4.3 idi. İki yıllık program ile bunun düşürülmesi öngörülmüştü. Program dahilinde, IMF ve AB'den sağlanan krediler karşılığında, kamu harcamalarının kısılması, ücretlerin dondurulması, emeklilik ve sosyal güvenlik gibi hakların daraltılması ve vergilerin artırılması gibi, geniş toplum kesimlerinin yaşam koşullarını giderek zorlaştıran tedbirler uygulandı. Sonuçta varılan noktada kamu açığının milli gelire oranı azalmak şöyle dursun, daha da arttı: 2013'teki oran yüzde (-) 4.9

Buradan da basitçe görebileceğimiz şey kemer sıkma tedbirlerinin çalışmadığı. Peki, çalışmadığı aşikar olan bu politikalarda neden ısrar ediliyor diye sorduğumuzda, yaşananın bir sermaye projesi olduğunu görebiliriz. Bu projeyle (başka Alman sermayesi olmak üzere) Avrupa genelinde sermaye krizi kullanarak çalışanların haklarını geriletmeye çabalamaktadır. 

Sıradaki Kriz Gelsin!
Tıpkı Bulgaristan krizinde olduğu gibi, ancak her seferinde daha yüksek bir şiddetle korkulan, bu küçük finansal dalgalanmaların yeniden tüm finansal sistemi sarma riski, yani krizin yayılma etkisi. Zira BES'in kağıtlarının borsadaki işlemlerinin dondurulduğuna dair haber çıktığı gün Avrupa genelinde borsalarda düşüş yaşandı, hatta bunun etkileri ABD'de dahi görüldü. Bunun iki nedeni var. İlki finansal piyasaların bütünleşik yapısı, ikincisi bankacılık sisteminin hala çık kırılgan olmasıdır. Bu ikisinin gerisinde ise 6 yıldır süren kemer sıkma politikalarına rağmen hala ekonomik krizden çıkılamaması yatıyor.

Sonuçta, Avrupa bölgesinde yaşanan irili ufaklı bankacılık ve finans krizleri bir gerçeği tekrar gösterdi. Eğer işçi sınıfı ve daha geniş toplumsal muhalefet kesimleri ortak hareket ederek bu süreci tersine çevirmezse kaybeden tüm Avrupa'daki çalışanlar olacak.
------------------------------------------------------------------------------
Bu yazının bir versiyonu daha önce Başlangıç Dergi'nin web sitesinde yer aldı.