30 Haziran 2015 Salı

Karşılıklı Hamleler Sürüyor: Yunanistan İMF'ye Olan Borcunu Ödemedi!

30 Haziran itibariyle Yunanistan İMF'ye olan 1.5 milyar avroluk borcunu ödemedi. 30 Haziran'daki temerrüt öncesi gün içinde Syriza ve Troyka taraflarından karşılıklı hamleler geldi. Hafta sonundan itibaren yaşanan gelişmeleri 7 noktada özetledim. 

1. Erteleme talebi reddedildi: 28 Haziran'daki yazıda, referandum kararının alınmasıyla birlikte Yunan tarafının Troyka'dan 30 Haziran'da bitecek olan mevcut kurtarma planının süresinin referandum sonrasına ertelenmesini talep ettiğini belirtmiştim. Geçen iki gün boyunca Troyka bu talebi yerine getirmeyeceğini yineledi ve sonuçta 30 Haziran itibariyle Yunanistan, İMF’ye olan borcunu ödemedi.


2. Troyka desteği dondurdu: referandum kararının alınmasıyla birlikte 28’inde Yunan tarafı, Acil Likidite Desteği’nin (ELA) artırılarak sürdürülmesini talep etmişti. Avrupa Birliği Merkez Bankası bu talebi de geri çevirdi. Giderek yoğunlaşan belirsizlik ve bankaların batabileceği beklentisiyle zaten bir süredir bankalardan yoğun olarak para çekiliyordu. Bu karar sonrasında hafta sonundaki para çekme yükü bankalar üzerinde büyük bir baskı oluşturdu.

3. Sermaye kontrolleri: 29’unda Troyka’nın ELA desteğini dondurması üzerine Yunan tarafının karşı hamlesi referanuma kadar sermaye kontrollerinin uygulanmaya başlanması oldu.

4.  Troyka'dan "evet" kampanyası: 29’unda, sermaye kontrolleri ve banka tatilinin başlaması sonrasında Troyka tarafından yapılan baskılar yoğunlaştı. Troyka AB Komisyosyonu Başkanı Juncker ağzından Yunanlıları “Evet” demeye davet etti, aksi bir kararın avrodan çıkışı getireceğini belirterek üstü kapalı tehdidi sürdürdü.

5. Destek talebi ikinci kez reddedildi: 30’unda Yunan tarafı, Avrupa Birliği Merkez Bankası’ndan ELA desteği için yeniden talepte bulundu. ECB bunu geri çevirdi.



6. Syriza'dan yeni anlaşma önerisi: 30’undaki esas gelişme Tsipras ekibinin yeni bir hamle yapmasıyla gerçekleşti. Buna göre Yunan tarafı, 2008’den beri gerçekleştirilen iki kurtarma planının ardından üçüncü plan önerdiler. Yeni öneride IMF’den ziyade Avrupa İstikrar Mekanizması’nı kullanılması talep edildi. Syriza’nın geçtiğimiz hafta sunduğu ve “havlu atma” anlamına gelen paketin bir benzeri sunuldu. Ancak paketin karşılığında borçların bir miktarının silinmesi talep edildi.



7. Almanya ağırlığını koydu
: Sriza’nın önerisi üzerince olağanüstü gündemle toplanan Eurogrup’tan olumlu bir yanıt çıkmadı. Zira toplantı öncesinde Merkel, herhangi bir yeni anlaşma için referandum sonuçlarını görmek gerektiğini ilan etmişti.


Sonuçta Tsipras ekibi baştan beri izlediği stratejiyi sürdürmüş oldu. Son önerdiği anlaşmada da bir miktar borç silmesi karşılığında daraltılmış da olsa bir istikrar paketinin uygulanması taahhüdünde bulundu. Zira Yunanistan’daki mevcut koşullar altında herhangi bir istikrar paketinin uygulanabilmesi için Yunan tarafının küçük de olsa bir kazanım elde ettiği düşüncesinin yaygınlaşması gerekiyor. Aksi takdirde Tsipras ekibinin borç silmeyi içermeyen herhangi bir anlaşmayı meclisten geçirmesi pek mümkün görünmüyor. Troyka'nın borç silme konusundaki tavizsiz tavrı bu bağlamda daha da anlamlı hale geliyor. 

Syriza'nın bu son hamlesi, referandum kararının son anda alınmış bir karar olduğunu bir kez daha gösterdi. Hafta sonundan itibaren yaşanan gelişmeler 5 Temmuz'daki referanduma kadar "hayır" tarafı üzerindeki baskının giderek artacağını gösteriyor. Ancak artan baskının yanında Tsipras ekibinin yalpalamaları da “hayır” cephesini zorluyor. 

28 Haziran 2015 Pazar

Yunanistan'da Referanduma Gidilirken Sermaye Kontrolleri Başladı!

Yunanistan'da Troyka'nın dayattığı anlaşma ile devam edilip edilmeyeceği 5 Temmuz'daki tarihi referandumda belli olacak. Referandum öncesi Troyka tüm kartlarını oynayarak Syriza'nın bu kararını boşa düşürmek isteyecektir. Referandum kararından sonra Troyka tarafından Yunan seçmeni üzerinde baskı oluşturmak için iki adım atıldı.

- Bunlardan ilki, Yunan tarafının mevcut borç ödeme son tarihi olan 30 Haziran'ı referandum sonrasına erteleme talebinin reddedilmesi oldu. Böylece Yunanistan resmi olarak 30 Haziran Salı temerrüde düşmüş olacak.
- İkinci hamle, Avrupa Birliği Merkez Bankası'nın (ECB) Acil Likidite Desteği (ELA) ile ilgili kararı. Pazar günü açıklanan karara göre mevcut ELA değişmeden sürecek. Ancak bankaların batacağı beklentisiyle yoğun bir şekilde para çekme sürecinin sürdüğü bir ortamda ELA'nın değişmeden sürdürülmesinin anlamı, desteğin fiili olarak çekilmesidir. Yunan tarafının buna tepkisi banka tatili ve sermaye kontrollerinin uygulanması oldu. 29 Haziran Pazartesi itibariyle bankalar ve borsa kapalı olacak, sermaye kontrolleri referanduma kadar sürecek.




Kritik Hafta: Avro'da Kalarak İflas Mümkün Mü?
Referandum sonuçlarına göre, hayır çıkması durumunda dahi doğrudan Drahma'ya geçilemeyebilir. Avro Birliği'nde kalarak iflas etme ihtimali, Yunan Maliye Bakanı Varoufakis'in daha önce gündeme getirdiği bir konu idi. Bunun mekanizması ise Yunan hükümetince Avro'ya bağlı bir kağıt çıkarılması (IOUs - "I Owe You"un kısaltması) ve bunun ödeme aracı olarak kullanılması şeklinde gerçekleşebilir. Önümüzdeki bir haftanın nasıl geçeceği bu tip alternatiflerin gündeme gelip gelmeyeceğini de belirleyecek.

Yunanistan'da #Grexit durumuna yaklaşması, Avro Bölgesi'ni derinden etkileyecektir. Sermaye kontrollerinin ilk gününde Avrupa genelinde borsalarda düşüş ve Avro'nun değer kaybetmesi beklenebilir. Ancak ilerideki olası gelişmeleri öngörebilmek için bu hafta Portekiz, İspanya ve İtalya'yı dikkatle izlemek gerek.

Gelişmeleri izlemeyi sürdüreceğiz.


Süreçle ilgili geçen hafta yaşananlar ve referandum kararının nedenleri ile ilgili Pazar günü, Cumhuriyet Gazetesi'nden Pelin Ünker'in sorularını yanıtladım. Aşağıda bu röportajı okuyabilirsiniz.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Komşudan son manevra
Yunanistan, Avrupa Birliği (AB) ile yapılan müzakereler tıkanma noktasına gidince referandum kararı aldı. Avrupa Birliği ile yapılan müzakereler tıkanma noktasına gidince Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, olağanüstü topladığı bakanlar kurulundan sonra yaptığı açıklamada, referandum kararı aldıklarını söyledi. Referandum 5 Temmuz’da gerçekleştirilecek. Çipras, referandum sonucu ne şekilde olursa olsun buna uyacağını söyledi. Avro Grubu Başkanı Jeroen Dijsselbloem, Brüksel’de düzenledikleri toplantı öncesi, Yunan hükümetinin kararından şaşkınlık duyduğunu söyledi.
Atina, çarşamba günü uluslararası kreditörlerin borç krizini aşabilmek için sunduğu karşı önerileri reddetmişti. Referandum kararına nasıl gelindiğini New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekonomist Dr. Ümit Akçay Cumhuriyet için değerlendirdi:

Karara nasıl gelindi?
Referandum kararında üç nokta etkili. İlki, Yunan tarafının verdiği onca tavize rağmen borç silmesi yolunda herhangi bir garanti almamış olması. Geçen hafta Yunan tarafının sunduğu taslak, Syriza’nın başlangıçtaki pozisyonu açısından önemli tavizler içeriyordu. Özelleştirme, KDV artışı, emekli maaşında kesintiler gibi önlemleri içeren taslak, kemer sıkmaya devam etmeyi taahhüt etmesi bakımından Syriza’nın “havlu atması” anlamına geliyordu. Ancak kreditörler bu tavizleri görmezden geldiler. Teknik olarak kreditörlerin isteklerine çok yakın bir metin ortaya çıkmıştı ancak daha fazlası talep edildi. Yunan tarafı, tavizleri borçların kısmi olarak da olsa silinmesi karşılığında vereceğini ima ediyordu ancak kreditörler borç silmenin gündeme getirilmesine şiddetle karşı çıktı. 
İkincisi, kreditörlerin Yunan önerisi üzerinde yaptıkları düzeltmeleri, Yunan tarafını aşağılarcasına basına sızdırmaları. Görüşmeler sürerken kreditörler sürecin her aşamasında değişiklik önerilerini basına sızdırarak Yunan tarafını baskı altına almak istediler. Sonuçta bu taktik ters tepti.
Üçüncüsü, Çipras’ın, ekibinin önerdiği bu taslağı Syriza’ya kabul ettirebilse ve parlamentodan geçirebilse dahi, siyasi geleceğinin sonlanacağının neredeyse kesin olması. Referandum kararını, Syriza’nın baştan itibaren aklında olan bir stratejinin parçası değil, son anda yapılan bir manevra olarak görüyorum. Geç de olsa alınan karar doğru.

Taraflar ne istiyordu?
Yunanistan’da 2008’den itibaren çok büyük bir ekonomik daralma yaşanıyor. Gerek 2010’daki gerekse 2012’deki Troyka planları eksiksiz uygulanmasına rağmen bu gidişi durduramadı. Milli gelir 2009’a göre neredeyse yüzde 25 daraldı.
Bunun temel nedeni, başını Almanya’nın çektiği kemer sıkma koalisyonunun önerdiği politikalar. Görüşmelerde kreditörlerin önerileri bu çizginin devamı niteliğindeydi. Harcama daraltıcı önerilerle kamu maliyesinin disipline edilmesi istendi. Buna karşılık Syriza önerisi, harcama daraltıcı önlemleri de içerse de esas olarak gelir artırıcı önlemleri içeriyordu. Kilitlenme, memur ve emekli maaşları ile şirketlere konulması önerilen vergilerde yaşandı.

Tüm kozlar oynanacak
Referanduma kadar taraflar tüm kozlarını oynayacak. İlk olarak Yunan tarafı 30 Haziran’daki son borç ödeme tarihinin referandum sonrasına ertelenmesini talep edecektir. Gelecek bir hafta boyunca Troyka’nın Yunanistan’da bankalara hücum etmeyi tetikleyecek hamleler yaparak bir panik havası yaratması ve seçmen üzerinde bir baskı yapması çok muhtemel. Zaten görüşmeler sırasında hatırı sayılır miktarda para çıkışı oldu. Bunun sürmesini bekleyebiliriz. Syriza’nın referandumda “hayır” kampanyası yapacağı belli gibi. Ancak “hayır” kampanyası, sonrasında neler yapılabileceğine dair bir programla desteklenmeli.
Olası bir “hayır” kararı kabus senaryosu değil. Kabus, 2008’den beri milli gelirin dörtte birinin daralmasıyla ve çığırından çıkmış işsizlikle yaşanıyor zaten. Avro’dan çıkışı da içerecek bir alternatif programın uygulanması halindeki sosyal maliyet, Troyka programının sürdürülmesine göre rahatlıkla tercih edilebilir düzeyde.

Şimdi ne olacak?
1- Anlaşma sağlanamadığı için Yunanistan’da sermaye kontrolleri uygulamasının yarın başlama olasılığı yüksek. Bu da piyasalarda satışlara neden olacak.
2- 7.2 milyar Avro’luk yardım verilmediği için Atina, 30 Haziran’da IMF’ye 1.6 milyar Avro’luk borcunu ödeyemeyecek, ödeme tarihinin ertelenmesini isteyecek.
3- Bakanlar Kurulu referandum kararı aldı. Şimdi parlamentoda yapılacak oylamada 151 milletvekilinin onayı gerek. Referandumun geçerli sayılması için halkın yüzde 40’ının sandığa gitmesi şart.
4- Referandum kararı Syriza hükümetinin de geleceğini belirleyecek. Karara muhalefetten tepki yağarken, PASOK Partisi erken seçim talep etti.

Yunan halkı ATM'lere koştu
Yunanistan’da referandum kararı, Yunan bankalarına ilişkin sermaye kontrolleri gerçekleşeceği endişesini de beraberinde getirdi. Kararın açıklanmasıyla Yunan halkı bankalara akın etti. ATM’ler önünde uzun kuyruklar oluştu. Yunanistan’ın temerrüde düşme riskinin artması ile bankalarda yüksek düzeyde mevduat çıkışları yaşanıyor. Yunanistan Merkez Bankası mevduatların mayıs sonu itibarıyla 3.8 milyar Avro düşüşle 129.9 milyar Avro’ya gerilediğini açıkladı. Bu miktar, 11 yılın en düşük seviyesi. Mevduatlar Kasım 2014’ten bu yana yüzde 21 oranında eridi.

23 Haziran 2015 Salı

Syriza Havlu Attı!

22 Haziran günü Çipras’ın imzasıyla Troyka’ya iletilen yeni teklif Syriza’nın kendisini iktidara getiren talepleri gözardı ettiğinin ve görüşmelerin bu aşamasında resmen havlu attığının belgesi niteliğinde. Ancak bu anlaşmanın Yunan parlamentosunda geçmesi o kadar da kolay değil. Zira Troyka’nın bazı ufak tadilatlarla kabul etmesi durumunda varılacak anlaşmanın Yunan parlamentosundan geçebilmesi, ancak borçların bir kısmında yapılacak bir saç tıraşı (haircut) ile sağlanabilir. Bu hafta sonuna kadar sürecin nasıl sonlanacağını göreceğiz.


Taslak Ne Öneriyor?
Taslak, kemer sıkma tedbirlerinin sürdürülmesini öngörüyor. Bu anlamda Syriza’nın müzakereler sürecinde ilan ettiği kırmızı çizgiler ihlal edilmiş durumda. Özelleştirmeler, emek piyasası reformu ve emeklilik reformu gibi alanlarda seçim öncesi verilen sözler büyük ölçüde unutulmuş görünüyor. Bu haliyle Troyka’ya önerilen taslak büyük ölçüde Syriza’nın yönetici elitinin havlu attığını belgeler nitelikte.

Taslakta, savunma harcamalarının kısılması, kurumlar vergisinin küçük bir oranda artırılması, lüks tüketimin vergilendirilmesi, yıllık geliri 30 bin Avro üzerinde olanlardan “dayanışma” vergisi ve 500 bin Avro’dan fazla kâr eden firmalardan yüzde 12 ek vergi alınması gibi önlemleri içeriyor. Ancak bunlara rağmen, yine de yeni yaratılacak gelirin üçte ikisi KDV ve emeklilik reformu gibi emekçileri yakından ilgilendiren alanlardan gelecek.


Kaynak: http://s.kathimerini.gr/resources/article-files/protasi--2.pdf 


Sola Kapalı Neoliberal Avrupa
Buraya nasıl gelindiği üzerine farklı açıklamalar yapılacaktır. Bunlardan biri Syriza’nın yürüttüğü müzakere siyasetindeki hatalardır. Zira süreci büyük ölçüde görüşmeci ekonomi kurmaylarının kabiliyetine bırakmak yerine, teknik müzakereleri politikleştirip, Avrupa genelinde emekçilerin kaderlerini değiştirebilecek bir süreç olarak örgütlemek için daha fazla çaba gösterilebilirdi. Ancak mesele basit taktiksel hatalar düzeyinin ötesinde. 

Syriza'nın bu mağlubiyeti, mevcut Avrupa sisteminin sola kapalı olduğunu tescilledi ve 2008 krizi ile iflas ettiği ortada olan neoliberal projenin daha da derinleştirilerek uygulandığını ortaya koydu. C. Lapavitsas, Syriza’nın bugünkü manifestosunun, tarihsel olarak 30 yıl önceki Pasok’tan bile geri düzeyde olduğunu vurguluyor. Tüm bu mutedil yanlarına rağmen Syriza'nın taleplerinin Alman sermayesi tarafından reddedilmesi ve sonrasında da havlu atmaya zorlanması, Brüksel'de neoliberal bağnazlık dışında herhangi bir seçeneğin kabul görmediğini ortaya koydu. Bu anlamda Syriza üzerine uygulanan baskı muazzam düzeydeydi.


Sonrası
Yunan parlamentosu tarafından kurulan Borç Hakikat Komitesi, ülkelere verilen borçların, o ülkelerdeki insanların hayatlarını kötüleştirici, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi haklarını aşındırıcı koşullar içermesi durumunda bunun gayrı meşru olarak değerlendirilebileceğini savunuyor. Ancak Syriza’nın ekonomi yönetimi ve görüşmeci kadrosunun böyle düşünmediği açık. Bu hafta içinde Syriza’nın önerdiği bu teklifin AB organlarınca değerlendirilmesi sonrasında bir anlaşmaya varılması beklenebilir. Her ne kadar Troyka’nın dayatmalarını yerine getirse de, teknik değerlendirme sonrasında Syriza’nın önerilerini yetersiz bulan ve bazı kalemlerde kemer sıkmanın artırılmasını isteyen burun sürtme yönündeki talepler listesiyle karşılaşabiliriz.

Ancak bu aşamadan sonra anlaşmanın uygulanabilir olmasını sağlayacak olan mevcut borçlarda yapılacak olası bir “saç tıraşı” (haircut). Verdiği tavizler sonucunda Pasok'laşma yolunda hızla ilerleyen Syriza yönetici ekibi, bu anlaşmayı partiye kabul ettirebilmek ve sonrasında da parlamentodan geçirebilmek için Troyka’dan bir miktar da olsa borç silme garantisi koparması gerek. Aksi takdirde bu anlaşmanın parlamentodan geçmesi pek mümkün görünmüyor.


Ocak sonunda Syriza iktidara geldiğinde, olası en kötü senaryonun Syriza’nın iktidara geldikten sonra ana-akımlaşarak yükselen toplumsal muhalefeti soğurmanın bir aracı haline gelmesi  olacağına işaret etmiştim. Ki bunun dolaysız sonucu ırkçı parti Altın Şafak’ın daha da güçlenmesi olacaktır. Syriza deneyimi, çok kısa bir sürede parti yöneticilerinin elinde bu olumsuz senaryonun hayata geçmesi yönünde ilerledi. Bu süreci durdurabilecek tek güç, Syriza’yı iktidara taşıyan sosyal hareketlerin yeniden sürece müdahil olmasıdır.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Çanlar Syriza için çalıyor!

Syriza iktidara geldikten sonra Şubat ayı sonunda süresi dolacak paketle ilgili görüşmelere girişip dört aylık bir uzatma kopardı. Ancak bu girişim aynı zamanda Syriza yönetiminde daha radikal adımlar atmak ve Troyka’ya (Avrupa Merkez Bankası – AMB, Avrupa Komisyonu ve IMF) karşı kararlı bir duruş sergilemek konusundaki çekimserliği de gösterdi. Anlaşma ile Syriza hükümeti acil önlemler olarak benimsediği bazı uygulamalar için şans yakalarken, birikmiş borcun çevrimi ve ödenmesi için kullanılacak araçlar ve alınacak önlemler konusunda temel anlaşmazlıklar devam etti.


Hatırlamak gerekirse 2012’deki borç takası ile toplam borcun yaklaşık yarısının silinmesine ve krizin 2009 sonunda ortaya çıkışından sonra yaklaşık beş yıl boyunca takip edilen kemer sıkma politikalarına karşın Yunan borç oranlarında bir azalma gerçekleşmedi. Bunun nedeni GSYH’nin sürekli azalması başka bir deyişle Yunan ekonomisindeki küçülmeydi. Emek maliyetlerindeki düşüşe karşın Yunanistan’a verilen kredi üretken yatırıma değil borcun çevrilmesine ve bankaların ayakta tutulmasına yarıyordu. 2015 başında 323 milyar avroluk toplamıyla Yunan borcu hem büyük bir baş ağrısı oluşturuyordu hem de borcun dörtte üçünden fazlası Avrupa Finansal İstikrar Fonu, IMF ve Avrupa Merkez Bankası’na olduğu için herhangi bir borç silme işlemi doğrudan “resmi sektör” olarak da adlandırılan bu kurumların kayıplara uğraması anlamına gelecekti.

Şubat ayından bu yana aralıklarla devam eden Syriza-Troyka çekişmesinde Syriza giderek zemin kaybetti. Bunda AMB’nin elindeki bütün olanakları Syriza hükümetini yıpratmak için kullanmasının da etkisi bulunuyor. Şubat ayında AMB Yunan bankalarının teminat olarak Yunan bonolarını kullanmasına olanak sunan ayrıcalığı kaldırdı. Bir Avrupa borç konferansı toplamak için yeterli destek edinemeyen Syriza’dan yükselen şantaj suçlamalarını reddeden Mario Draghi ve AMB takip eden aylar boyunca Yunan bankalarına doğrudan destek sunmayarak Acil Likidite Destek Programı ile bunların daha yüksek faizle Yunan Merkez Bankası’ndan borçlanmasını sağladı ve bankaların ne kadar borçlanabileceğini üst sınırla belirledi. Tsipras’ın deyimiyle boyunlarındaki ilmeği tutan AMB karşısında borç ödemelerini askıya alma planı oluşturmayan Syriza merkezi giderek kemer sıkma programına itirazlarını azalttı, kamu gelirlerinin (özelleştirmeler, vergi düzenlemeleri vb. yoluyla) arttırılması ve faiz dışı fazla verilmesi konusunda tavizler verebileceğini belirtti. Verilen tavizlerin Avro bölgesinde kalmak uğruna Syriza programının (Troyka’nın önerdiği düzlemde emek piyasası reformu, sosyal kesintiler ve devlet yapılandırması vb. aracılığıyla) tasfiyesine uzandığını 3 Haziran’da başlayan görüşmeler öncesinde Fransız Le Monde gazetesi üzerinden Avrupa Kamuoyuna şikayette bulunan Tsipras’tan öğrenme fırsatı yakaladık. İronik olan nokta bu tavizler aracılığıyla hedeflenenlere (sürdürülebilir borç ve büyüme) öngörülen faiz dışı bütçe fazlasıyla ulaşmanın dahi pek mümkün olmaması.

Bile bile lades mi?

Borç sürdürülebilirliği için referans oluşturan temel unsurlar faiz dışı bütçe fazlası (s), büyüme oranı (y), reel efektif faiz oranı (r) ve borcun GSYH’ye oranı (d) (Elbette stok-akım uyarlaması ve parasal tabanın etkisinden de söz edilebilir ama basitleştirilmiş ve çokça kullanılan formüle bakılırsa bu dört oranın kullanıldığını söylemek mümkündür. Borcun aynı oranda kalması için minimum faiz dışı bütçe/GSYH oranı olarak s=[(r-y)/(1+y)].d).[i]Buna göre yüksek büyüme oranlarının görülmediği ve borç/GSYH oranının yüksek olduğu bir ekonomide çevrilebilirlik açısından temel gösterge faiz dışı bütçe fazlası haline geliyor.

Deflasyonist bir ortamda, ekonomisi kriz sonrasında ilk defa 2014 son çeyreğinde 0,3’lük büyüme gösteren Yunanistan için bir egzersiz yapılacak olursa durumun vehameti anlaşılabilir. Borç/GSYH oranı % 180’e yaklaşmış Yunanistan’ın iyimser bir tahminle % 1 büyüdüğünü ve beklentiler doğrultusunda reel efektif faiz oranının% 4 olduğunu düşünelim. Buna göre 2015 yılında Yunanistan’ın borç/GSYH oranının yerinde sayması için gereken faiz dışı bütçe fazlası oranı % 5 civarında. Bu yazı yazıldığı sırada ilk günü geride kalan görüşmelerde Syriza temsilcilerinin oranın 2015 için % 1 olmasına uğraştığı belirtiliyordu.

Bu rakamların gösterdiği üzere büyüme oranlarında yakın dönemde radikal değişiklikler beklenemeyeceği için reformist bir çıkış dahi borcun kısmen silinmesinde yatıyor. Ancak bunun da ötesinde sorunlu olan unsur sürekli kemer sıkma gereğini gündemde tutan “fazla verme” ve “geliri arttırma” söylemiyle çatılmış çerçevenin içine Syriza’nın kendini hapsetmesi. Borcun yapılandırılması ve hatta kısmen silinmesi gibi unsurların siyasi gündemden dışarıya atılması. Bu politik tercihler Tsipras’ın balkon konuşmasının tam tersine Avro Bölgesi’nde her şeyin eskisi gibi devam edebileceği düşüncesinin sadece Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker’de değil Tsipras ve Varoufakis açısından da gücünü koruduğunu gösteriyor.

Son düzlük

Yunanistan 2015 içinde vadesi dolan 30 milyar avro değerindeki borcu bir yapılandırma ya da yeni kredi almadan ödeyebilecek durumda değil. Mevduat tabanını yitirmekte olan bankaların AMB’nin dayattığı koşullarda yatırım için kredi sunması da olanaksız. Troyka son derece bilinçli bir şekilde elindeki cephaneliği kullanarak Syriza’yı programından vazgeçme ve teslim olma aşamasına getirmiş durumda. Son görüşmeler devam ederken Varoufakis açıklama yapmadan uyuyamayacağını belirten Yunan tweeter kullanıcısına yatağa gitmesini salık veren bakanın tavrı genel olarak Syriza merkezinin tavrını simgeliyor. 

Aklıselim davranırlarsa Troyka ile anlaşacaklarını düşünen Syriza merkezine karşı parti dümeninin Sol Platform tarafından ters istikamete kırılması gerçekleşmezse önümüzdeki günlerde iki ihtimal gündeme gelecek: Anlaşma sağlayamayan Syriza yeniden destek toplamak için yıpranmış merkeziyle erken seçimi gündeme getirecek ya da anlaşma sonrası Troyka’nın isteklerini yeniden paketleyerek halka sunmaya çalışacak. Bankaların kamulaştırılması ve Avro bölgesinden çıkışın köşe taşlarını oluşturduğu Troyka’ya karşı bir programın süreç içinde Syriza’da hakim hale gelmemesi partinin parçalanmasını da barındıran büyük bir yenilgiye yol açabilir görünüyor.






[i] Formül ve ilgili tartışma için yakın dönemli bir çalışma olarak bkz. Sotiropoulos, D., Milios, J. ve Lapatsioras, S. (2014) “An Outline of a Progressive Resolution to the Euro-Area Sovereign Debt Overhang: How a Five Year Suspension of the Debt Burden Could Overthrow Austerity”, Levy Economics Institute, Working paper no 819, Annandale-on-Hudson, NY